Romanların Eşliğinde Romanın Doğuşu

Romanların Eşliğinde Romanın Doğuşu
Bir çok ses bir çok fikir ve yazın dünyasına aralanan kapı: Roman

                                      

Romanın doğuşunu anlatmak için öncelikle 13. yüzyıla bir bakmalıyız. Çünkü ilk roman
örneklerini gördüğümüz yüzyıl 13. yy 'dır diyebiliriz. Evet ilk yazılı metinleri Antik Çağ'da
karşımıza çıkıyor ancak romanın roman olarak sistemleşmesi Orta Çağ ile başlar. Hatta
Ortaçağın ilk yıllarında ilk Fransızca yazılı metin olan Strasbourg yeminleri roman dilinde
yazılmıştır.Yani 13.yüzyıl roman türünün doğuşu için önemli. Peki ama neden?
Aristokrasinin oluşumu bu zaman diliminde karşımıza çıkar. Aristo en iyi -kratia güç
anlamlarına gelen kelimelerin birleşiminden oluşur. İmtiyazlı soya bağlı bir toplumun
yönetimi elinde bulundurduğu yönetim biçimidir. Bu oluşumun etkileri edebiyata da yansır.
Saray edebiyatı olarak adlandırılan edebiyat bu yüzyılda hakim sürer. İlk roman örneklerini
görürüz ve yazı dilinde ve romanın oluşmasında dikkate değer bir gelişme vardır. Kişilerin
psikolojileri derinleşir. 16. yüzyıla geldiğimizde vakayinamelerin romana kaynaklık
ettiklerini görürüz. 17. yüzyılda ise klasisizm hakimdir ve estetik anlayışı vardır. Ve bir yapıt
ya hoşa gitmeli eğitmeli ya üzmeli ya da neşelendirmelidir. Ve bu ilkeler ışığında Cleves
Prensesi gibi romanlar ortaya çıkar. Bütün bir roman geleneğini başlatan ilk romandır. 18.
yüzyıl bir edebiyat türü olarak roman için çok önemlidir. Roman sayısında ve niteliğinde
bariz artışlar görürüz. Nedeni dönemin Aydınlanma Yüzyılı oluşudur. Basılan okunan kitap
sayısı artar. 19. yüzyılda ise romana bakış açısı 18. yy'den farklıdır. Ancak daha fazla örnek
karşımıza çıkar. Romantik akımın etkisiyle kendi iç dünyamızı anlamanın önemi vurgulanır.

Gargantua temsili
François Rabelais'in 1534'te çıkan Gargantua isimli romanı kendi zamanının siyasal
olaylarını ve zihniyetini yansıtır. Ayrıca kitap yazma amacının hastalarını eğlendirmek
olduğunu söyler. Dönemin ruhuna iyi ayna tutan yansıtan bir romandır. Giriş metninde
okuyucuya nasıl okuması gerektiğini söyler ve der ki: ''Dış görünüşün yani başlığın
şakacılığına bakarsanız daha ötesine gidemezsiniz. Böyle eserleri hafife almak doğru değil''


 Cleves Prensesi aşkı anlatır ama ileri geçemez. Klasik değerlere uyar. Psikolojik bir roman
değildir ancak kalp akıl çatışmasını görürüz. Roman kahramanının iç dünyasına girilmez
Tehlikeli İlişkiler erdem aşk arasında gidip gelmeyi aşar ve bu kavramları yerle bir eder.
Cleves Prensesi'ndeki uysal kadın karakteri yerini cevval bir kadına bırakır. Ama romanın
sonu toplumsal kurallara uygun biter. Baş kahraman öldürülür.